Haksız Rekabet Davalarında Zamanaşımı

Haksız rekabet, ticaret hayatında dürüstlük ilkesine aykırı şekilde yürütülen faaliyetlerle adil olmayan bir rekabet ortamının oluşmasına neden olan davranışları ifade eder. Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 55. maddesinde düzenlenen haksız rekabet hükümleri, rekabeti koruma altına alarak tarafların ticari faaliyetlerini eşit koşullar altında gerçekleştirmelerini sağlamayı amaçlar. Ancak haksız rekabet davalarında, her davada olduğu gibi belirli bir zamanaşımı süresi bulunur. Zamanaşımı süresinin dolması durumunda, tarafların dava açma hakları ortadan kalkabilir. Bu makalede, haksız rekabet davalarında zamanaşımı süresini, bu sürenin hangi durumlarda geçerli olduğunu ve istisnalarını ele alacağız.

a) Zamanaşımı Süresi

Haksız rekabet davalarında zamanaşımı, haksız fiillere ilişkin zamanaşımı süresine göre daha kısa tutulmuştur. Türk Borçlar Kanunu (TBK) m.72’ye göre, haksız fiillere ilişkin tazminat talepleri, zarar gören kişinin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halükarda fiilin işlendiği tarihten itibaren on yıl geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak TTK m.60, haksız rekabet davalarında bu süreyi daha kısa tutarak bir ve üç yıllık zamanaşımı süreleri öngörmüştür​.

Bu maddeye göre, haksız rekabet davaları, davaya hakkı olan kişinin bu haklarının doğumunu öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içinde açılmalıdır. Eğer kişi, hakkının doğduğunu öğrenmemişse, bu durumda her halükarda haksız rekabet fiilinin gerçekleştiği tarihten itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.

b) Zamanaşımına Tâbi Olmayan Davalar

Haksız rekabet davalarında her talep zamanaşımına tâbi değildir. Özellikle tespit, men (sona erdirme ve önleme talepleri) ve eski hale iade davaları zamanaşımı süresine tabi değildir. Bu davalar, haksız rekabetin devam ettiği sürece açılabilir. Haksız rekabetin sona ermesi durumunda bile, bu fiilin etkileri devam ediyorsa, bu tür davalar açılabilir​.

Örneğin, haksız rekabet sonucu zarar gören bir işletme, zararın tespiti veya haksız rekabetin sona erdirilmesi için herhangi bir zamanaşımı süresine tabi olmaksızın dava açabilir. Aynı şekilde, haksız rekabetin sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yönelik eski hale iade davaları da etkiler devam ettiği sürece açılabilir. Bu davalar, genellikle haksız rekabetin yarattığı zararların giderilmesi amacıyla açılır ve zamanaşımı süresi ile sınırlı değildir.

c) Maddi ve Manevi Tazminat Taleplerinde Zamanaşımı

Maddi ve manevi tazminat talepleri, haksız rekabet davalarında belirli bir zamanaşımı süresine tabi tutulmuştur. TTK m.60’a göre, zarar gören kişi, zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde tazminat davası açmalıdır. Tazminat talepleri her halükarda haksız rekabet fiilinin gerçekleşmesinden itibaren üç yıl içinde zamanaşımına uğrar​.

Zamanaşımı süresinin başlaması için, zarar gören tarafın zararın niteliği ve esaslı unsurları hakkında yeterli bilgiye sahip olması gerekir. Tüzel kişiler açısından ise, zarar ve failin tüzel kişiliğin dava açmaya yetkili organları tarafından öğrenilmesi zamanaşımı süresinin başlaması için yeterlidir. Bunun yanı sıra, tacirler açısından basiretli iş adamı gibi davranma ilkesi gereği, çalışanlar tarafından öğrenilen zarar da zamanaşımını başlatır.

d) Tekrarlanan ve Süreklilik Arz Eden Fiillerde Zamanaşımı

Bazı haksız rekabet fiilleri, tekrar eden veya süreklilik arz eden nitelikte olabilir. Bu gibi durumlarda zamanaşımı süresi her bir fiil için ayrı ayrı işlemeye başlar. Örneğin, bir ilanın kötüleyici içerikle üç farklı tarihte yayımlanması durumunda, her bir ilan için zamanaşımı süresi ilan tarihinden itibaren hesaplanır​.

Ancak, süreklilik arz eden haksız rekabet fiillerinde zamanaşımı süresi fiil devam ettiği sürece işlemeye başlamaz. Örneğin, bir ticaret unvanının haksız rekabete yol açacak şekilde sürekli kullanılması durumunda, zamanaşımı süresi haksız rekabet fiili sona erene kadar işlemeye başlamaz. Bu tür fiillerde, haksız rekabetin durdurulması talebiyle zamanaşımı süresine bakılmaksızın dava açılabilir.

e) Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı

Bazı durumlarda, zarar gören tarafın uzun süre dava açmaması veya itiraz etmemesi halinde sessiz kalma yoluyla hak kaybı ortaya çıkabilir. Türk Medeni Kanunu (TMK) m.2‘ye göre, bir kimsenin uzun süre boyunca haksız rekabete karşı itirazda bulunmaması ve dava açmaması, karşı tarafta korunmaya değer bir güven oluşturabilir​. Bu durumda, sessiz kalma yoluyla hak kaybı gerekçesiyle dava reddedilebilir.

Yargıtay’ın kararlarında da sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesine dikkat çekilmiştir. Davacı tarafın uzun süre boyunca sessiz kalması ve karşı tarafta dava açılmayacağına dair bir güven oluşturması durumunda, mahkeme bu durumu dikkate alarak davayı reddedebilir. Ancak, yalnızca uzun süre boyunca dava açılmaması tek başına yeterli değildir. Karşı tarafta dava açılmayacağı yönünde haklı bir güvenin oluşması da gereklidir.

Sonuç

Haksız rekabet davalarında zamanaşımı, tarafların dava açma sürelerini sınırlandıran önemli bir hukuki düzenlemedir. Maddi ve manevi tazminat talepleri bir ve üç yıllık zamanaşımı sürelerine tabi olurken, tespit, men ve eski hale iade davaları zamanaşımına tabi değildir. Haksız rekabetin önlenmesi ve zararların giderilmesi için, dava açma sürelerine dikkat edilmesi önem taşır. Sessiz kalma yoluyla hak kaybı ise haksız rekabet davalarında tarafların dikkat etmesi gereken bir diğer husustur.

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir