Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptal Tescil Davası: İçtihatları Birleştirme Kararı Işığında Hukuki Değerlendirme
Muris muvazaası, miras bırakanın (murisin) mirasçılarını miras hakkından mahrum etmek amacıyla gerçekte bağışlamak istediği taşınmazı, tapuda satış gibi göstermesi durumunu ifade eder. Bu tür işlemler, Türk hukukunda özellikle tapu iptal ve tescil davalarında sıkça karşılaşılan bir konudur. Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun (BGK) 1 Nisan 1974 tarihli ve 1/2 sayılı kararı, bu konuda önemli bir hukuki çerçeve çizmiştir. Ancak, bu kararın uygulanması sırasında ortaya çıkan bazı sorunlar ve toplumsal ihtiyaçlar, kararın değiştirilmesi gerekliliğini gündeme getirmiştir. Bu makalede, muris muvazaası nedeniyle tapu iptal tescil davalarını, Yargıtay kararları ve hukuki tartışmalar ışığında ele alacağız.
Muris Muvazaası Nedir?
Muris muvazaası, miras bırakanın mirasçılarını miras hakkından mahrum etmek amacıyla gerçekte bağışlamak istediği taşınmazı, tapuda satış gibi göstermesi durumudur. Bu tür işlemlerde, tarafların gerçek iradeleri satış değil, bağışlamadır. Ancak, tapu sicil memuru önünde satış işlemi gibi gösterilir. Bu durum, Borçlar Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca muvazaa nedeniyle geçersiz kabul edilir.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 1 Nisan 1974 tarihli ve 1/2 sayılı kararı, muris muvazaası nedeniyle yapılan işlemlerin geçersiz olduğunu ve mirasçıların bu işlemlere karşı dava açabileceğini hükme bağlamıştır. Bu karara göre, mirasçılar, muvazaalı işlemin geçersizliğini ve gizli bağış sözleşmesinin şekil eksikliğini ileri sürerek tapu iptali ve tescil davası açabilirler.
Yargıtay Kararının Hukuki Dayanakları
Yargıtay’ın 1 Nisan 1974 tarihli kararı, özellikle küçük kırsal bölgelerde kız çocuklarının mirastan mahrum edilmesi gibi durumlara karşı koruma sağlamayı amaçlamıştır. Karar, mirasçıların miras hakkını korumak ve murisin kötü niyetli tasarruflarını engellemek için önemli bir hukuki araç olarak kabul edilmiştir.
Kararın hukuki dayanağı, Borçlar Kanunu’nun 18. maddesi ve Medeni Kanun’un 507 ve 603. maddeleridir. Borçlar Kanunu’nun 18. maddesi, muvazaa nedeniyle geçersiz olan işlemlerin iptalini öngörürken, Medeni Kanun’un 507 ve 603. maddeleri, mirasçıların miras hakkını koruyan özel düzenlemeler içermektedir.
Kararın Uygulanması ve Tartışmalar
Yargıtay’ın 1 Nisan 1974 tarihli kararı, uzun yıllar boyunca uygulanmış ve mirasçıların haklarını korumada önemli bir rol oynamıştır. Ancak, kararın uygulanması sırasında bazı sorunlar ortaya çıkmıştır. Özellikle, kararın mirasçıların muvazaalı işlemlere karşı dava açma hakkını genişletmesi, bazı durumlarda adaletsiz sonuçlara yol açmıştır.
Örneğin, murisin gerçekten bağışlamak istediği kişiye taşınmazı devretmesi ve bu işlemin uzun yıllar sonra mirasçılar tarafından iptal edilmesi, hukuki istikrarı zedeleyebilmektedir. Ayrıca, murisin tasarruf özgürlüğü ve mirasçıların hakları arasındaki dengeyi sağlamakta zorluklar yaşanmaktadır.
Kararın Değiştirilmesi Talebi ve Yargıtay’ın Yaklaşımı
1 Nisan 1974 tarihli kararın değiştirilmesi talebi, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu’na iletildi. Talebin gerekçesi, kararın toplumsal ihtiyaçlara cevap vermediği ve adalet duygusunu zedelediği yönündeydi. Ancak, Yargıtay BGK, 16 Mart 1990 tarihli kararıyla, 1 Nisan 1974 tarihli kararın değiştirilmesine gerek olmadığını hükme bağladı.
Yargıtay BGK, kararın toplumsal ihtiyaçlara cevap verdiğini ve mirasçıların haklarını korumada önemli bir rol oynadığını vurguladı. Ayrıca, kararın uzun yıllardır uygulanması nedeniyle hukuki istikrar sağladığı ve değiştirilmesinin hukuki karmaşaya yol açabileceği belirtildi.
Sonuç
Muris muvazaası nedeniyle tapu iptal tescil davaları, Türk hukukunda önemli bir yer tutmaktadır. Yargıtay’ın 1 Nisan 1974 tarihli kararı, mirasçıların haklarını korumada önemli bir araç olarak kabul edilmiştir. Ancak, kararın uygulanması sırasında ortaya çıkan sorunlar ve toplumsal ihtiyaçlar, kararın değiştirilmesi gerekliliğini gündeme getirmiştir.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 16 Mart 1990 tarihli kararı, 1 Nisan 1974 tarihli kararın değiştirilmesine gerek olmadığını hükme bağlamıştır. Ancak, bu kararın uygulanması sırasında ortaya çıkan sorunlar, hukukçular ve toplum tarafından tartışılmaya devam etmektedir. Muris muvazaası nedeniyle tapu iptal tescil davalarında, mirasçıların hakları ile murisin tasarruf özgürlüğü arasındaki dengeyi sağlamak, hukuk sisteminin önemli bir görevi olarak kabul edilmektedir.